12 Aralık 2014 Cuma

Herşey Bitti Derken - Katja Millay





Tür: Aşk, genç yetişkin, dram, çağdaş
Goodreads puanı: 4.46
Sayfa: 496
Seri: yok
Orijinal adı: The Sea of Tranquility

Bazen kurtuluş için aşkı seçmek gerekir...


Nastya tam 450 gündür konuşmuyorsa, gülmüyor ve ağlamıyorsa,

bir bildiği olmalı;
bazı günler sadece öfkesiyle ayakta durabiliyorsa,
bir umudu olmalı;
ayakları onu dönüp dolaşıp Josh’a götürüyorsa,
bir nedeni olmalı;
ve tam 450 gün sonra yeniden konuşmaya karar veriyorsa,
söyleyecekleri olmalı.
Josh hayatındaki herkesi teker teker kaybediyorsa,
bunun bir açıklaması olmalı;
etrafında görünmez bir güç kalkanıyla dolaşıyor, herkesten kaçıyorsa,
bir derdi olmalı;
ve kasabaya yeni gelen kıza Günışığım diyorsa,
bir sırrı olmalı.

Her Şey Bitti Derken, hayat denen yapbozun parçalarını bir arada tutan şeyin sevmek olduğunu bilenlerin, bir de günün en karanlık saatinde çıkagelip, “Her şey bitti demek için çok erken” diyecek bir günışığını bekleyenlerin hikâyesi.



“Baştan sona heyecan dolu, duygusal bir yolculuk. Benim için tartışmasız yılın en iyi kitabı.”
Colleen Hoover

“Çarpıcı bir ilk roman. Her Şey Bitti Derken yüreğimi çaldı, nefesimi kesti, canımı yaktı. Katja Millay’in lirik anlatımına kapılmamak imkânsız.”

Ann Aguirre

“Her Şey Bitti Derken, kitapların eğlendirmekten çok daha fazlasını yapabildiğini hatırlatan bir roman. Katja Millay’in sözcükleri duygularınızı saklandıkları yerden çıkaracak, zihninizi ele geçirecek ve sonunda ayrılmaz bir parçanız olup çıkacak.”

Tough Critic Book Reviews








İlk yazım olması nedeniyle heyecanlıyım ve nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Ama bu kitapla ilgili düşünmeden söyleyebileceğim tek şey mükemmel olması. Kitabı yazın almama rağmen bir türlü başlama fırsatı bulamamıştım araya başka kitaplar girmişti. Ama bu kadar beklettiğime gerçekten pişman oldum. Yazarın dili çok akıcıydı ve içine çekiyordu. Kitabı okumaya başladığımda uzun bir süre elimden bırakamadım ertesi gün sınavım olmasa uyumaz kitabı bitirirdim. Zaten kitabı bitirmem de uzun sürmedi . Ve kitabı bitirdiğimde bir süre "Josssh" siye sayıkladığım doğrudur.




Gelelim kitabın konusuna,  iki yaralı kalbin hikayesini anlatıyor bu kitap. Nastya yaşadığı bazı olaylardan sonra içine kapanmış, insanlarla iletişimini kesmiştir. Ailesinin yanından ayrılıp, teyzesinin yanına taşınmış ve yeni bir okula başlamıştır. Okulda kendini herkesten soyutlayan Josh onun dikkatini çeker. Josh da hayatta sürekli kaybetmiş biridir. Yaşadığı olaylar sonucunda yanında Drew ve Drew'in ailesinden başka kimseyi barındırmayan biridir. Drew demişken onada bayıldığımı söylemeden geçemiyeceğim,şeytan tüyü var çocukta. Drew' gibi ailesine de bayıldım. Drew'lerde yenilen pazar akşam yemekleri vazgeçilmezdi. Drew'in annesinin Josh'la konuşmasının da ilişkilerinin başlamasına katkısı vardı ki bu da kadına olan sempatimi 2 katına çıkarıyor. Başlarda biraz sinir olduğum kız kardeşi bile sonradan sevdim.

Asıl olayların başlaması, Nastya'nın birgün yaptığı koşular sırasında kaybolması ve tesadüfen Josh'ın garajına rastlaması sonucu oluyor. Sonra düzenli olarak gelmeye devam ediyor. Birlikte geçirdikleri zamanlarda birbirlerinin yaralarını onarıp ve birlikte sevmeyi öğreniyorlar.

*Spoiler İçerebilir*

Asıl düğüm Nastya'nın konuşmasıyla çözülüyor. Gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Yavaş yavaş öğreniyoruz. Son sayfalara kadar tam olarak hiçbirşey açığa kavuşmuyor.Bitirene kadar aklımda bir sürü  soru dolandı."Noldu bu kıza?" "Neden konuşmuyor?" "Ne öğrendi?" Sonra yaşadıklarını öğrenince ona hak vermemek elde değil, her ne kadar beni, bir sahnede (ayrıntı vermemek için kendimi zor tutuyorum) çıldırtsada...

Özellikle sergide Nastya için ciddi anlamda üzüldüm, bir zamanlar hayatının merkesine koyduğun bir şeyi kaybetmek çok zor. Hiçbir şey olmamış gibi davranması garip olurdu zaten. Nastya belki konuşmadığı için güçsüz olarak görülebilir ama bence güçlü bir karakter, yaşadıklarını içine atıyor, biliyor ama anlatmıyor, olayların sorumlusuyla bile tek başına yüzleşiyor.
kimseyle konuşmadan her şeyin üstesinden tek başına geliyor. Josh'la bile bu konu hakkında konuşmuyor, bu konu aralarında bazı problemlere neden olsa da  sakladığı sır ortaya çıkınca, tüm düğümler çözülüyor.

Kitabın en beğendiğim kısmı ise süphesiz ki onların aşkları! O kadar naif,  o kadar tatlı ki aşkları. Birlikte geçirdikleri zamanı yüzümde bir tebessümle okudum. Birlikte yapı markete gitmeleri, dilek dilemeleri, garajda marangozluk yapmaları, Nastya'nın kurabiye denemeleri, dondurma krizleri...  MÜKEMMELDİ!


*Spoiler Bitti*

 Kitabın hem Josh hem Nastya'nın bakış açısıyla yazılması bence çok iyi olmuş, kitabı bitidiğimde kafamda hiç soru kalmadı ve olayları Josh'ın gözünden de görmüş oldum. Şimdiye kadar okumadıysanız, bir an önce alıp okuyun!  Kesinlikle pişman olmazsınız.







OYLAMA


0 yorum:

Yorum Gönder

Social Profiles

Twitter Facebook Google Plus LinkedIn RSS Feed Email Pinterest

Popular Posts

Recent Posts

The Eve Trilogy by Anna Carey Jennifer L. Armentrout || Frigid Jennifer L. Armentrout || Wait For You Kiera Cass || Beni Seç Colleen Hoover - Umutsuz Becca Fitzpatrick - Fısıltı Suzanne Collins - Açlık Oyunları Veronica Roth - Uyumsuz Delirium by Lauren Oliver Daughter of Smoke and Bone by Laini Taylor

Unordered List

Text Widget

Consectetuer

Popular

Blogroll

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Sayfalar

Takipçiler

Comments

Definition List

Ordered List

Theme Download

Sample Text

Pages

Copyright © Kitap Kavanozu | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com